top of page
Search
  • Aybike Güney

Heteronormatif Kadın Bedeni Algısı

Kapitalizmin özellikle kadın bedeni algısı üzerine nasıl bir etkisi olduğunu dışarı çıktığımızda ve kafamızı çevirdiğimiz her reklam panosunda görebiliriz. Sosyal medyanın da etkisi azımsanamayacak kadar fazla olsa da, heteronormatif kadın bedeni algısı çok daha eskilere ve daha derin meselelere dayanıyor. Öncelikle heteronormativitenin ne olduğunu açıklayalım, heteronormativite heteroseksüelliğin ve bunun üzerine kurulmuş ataerkil yapının toplumsal ve doğal bir norm olduğunu kabul eden kültürel bir yapıdır. Bu içerisinde ikili cinsiyeti ve atanmış kültürel cinsiyet rollerini de kabul eder. Peki bu kadınların beden algısını nasıl etkiliyor? Bildiğiniz gibi feminizm bazı dalgalar ile anılır ve bu kadınların oy vermesiyle başlayan ve cinsel liberalleşmeye kadar uzanan bir süreçtir.

Alicia Silverstone’un bir görseli
Alicia Silverstone’un bir görseli

Cinsel liberalleşmenin amacı ise kapitalizmin çarkları içine girerek yine ataerkil yapılanmaya hizmet eden kadın bedenini metalaştırmaktan çıkarmaya çalışmaktır. Bir kadının iş hayatında başarılı olması cinsel olarak özgür olmasıyla veya anne olmasıyla çelişmez gibi ifadeler ile özetleyebiliriz durumu. Fakat giriş cümlesinde de belirtildiği üzere daha alacak çok yolumuz var. Peki 2000’li yıllardan itibaren hangi noktadayız? Tam olarak burada infantalizasyondan bahsedeceğiz, bu noktada işin içerisine yine ataerkil ve seksist toplum yapısı giriyor. 2000’li yılların başlarından itibaren televizyonda ve sosyal medyada gördüğümüz bütün kadın figürler – Britney Spears, Lolita vb.- kadının ve feminenliğinin “childlike” noktasına getirilmesiydi ve bu içerisinde ince sesi, pembe rengi, minyonluğu ve kılsızlığı barındırıyordu. 2010’lardan itibaren ise hayatımıza çok hızlı bir şekilde giren sosyal medya geçmişte Hollywood’un yaptığı işin iplerini eline aldı. Çocukların cinselleştirilmesi veya kadınların “childlike” haline getirilmesini (lise eteği, anime kızları, jenny popach vb.) TikTok ve Instagram gibi mecralarda görebiliriz.

Childlike durumunu temsil eden bir görsel
Childlike durumunu temsil eden bir görsel

Bu, ataerkil yapılanmaya nasıl hizmet ediyor? Bildiğiniz gibi 18 yaşından küçük olan her birey çocuktur ve ebeveynlerinin yükümlülüğü altındadır, bu belirli bir yaşa kadar beslenme, eğitim, barınma iken ileriki dönemlerde sadece ekonomik destek şeklinde bir yükümlülük olabilir. Her ne kadar Birleşmiş Milletler’de çocuk ve ebeveyn arasındaki rol-sorumluluk ilişkisinin kuvveti ve sınırları tartışılsa da ebeveynin çocuk üzerinde bir otorite sahibi olduğu aşikardır. Otorite ilişkisi alfa-beta olarak tanımlayabileceğimiz bir dinamiğe sahip: ataerkil sistemin üzerine kurulduğu sistem de aynı şekilde çalışmakta. Bir diğer örnek ise yapılan bir deneyi kapsıyor: deneyde çocuğu ve kadını ayrı ayrı tanımlamaları isteniyor ve çok büyük bir çoğunluk hem çocuğa hem de kadına “kırılgan”, “neşe dolu”, “masum” gibi kelimeler kullanıyorlar. Bu ne demek peki? Kısaca kadın üzerindeki otoriteyi çocuk üzerinde sahip olunan otoriteyle eş konuma getirmek. Infantalizasyon ve childlike kavramları, yine toplumun kadınlar üzerinde otorite kurması için oluşturulmuş ve cinsel liberalleşme postuna bürünmüş bir yapıdır. Özetlemek gerekirse hala mücadele etmemiz gereken ataerkil bir toplum yapısı var ve bunu kesişimsel örgütlenme izleyerek toplumsal cinsiyet, din, dil, ırk, ekonomik ve sosyal statü fark etmeksizin hep beraber aşmalıyız. Biz değilsek kim, şimdi değilse ne zaman?


Kaynak: Youtube, Language as a social reality,the effects of the infantalization of women, Dreaded "otherness"

bottom of page